Posts Tagged ‘Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’

Başbakan Erdoğan literatür değiştirdi… Konuşmalarında artık “teşkilat” yerine “örgüt” diyor

Eylül 26, 2010

Yakın geçmişe kadar… Siyasi partilerin ilk bakışta yelpazenin neresinde olduklarını gösterecek, yanı sıra genel yaklaşımlarını da ortaya koyacak tanımlamaya yönelik özel söylemleri vardı.
Örneğin…
Siyasi yelpazenin sağında yer alan partiler, yerel kadrolarını tanımlarken hep teşkilat kelimesini kullandılar.
Aynı şekilde…
Yelpazenin sağında yer alan partilerin liderleri ya da sözcüleri de teşkilat kelimesine daima özel vurgular yaptılar.
Buna karşılık…
Siyasi yelpazenin solunda yer alan partiler yerel yapılanmalarını tanımlarken hep örgüt kelimesini kullandılar. Tüm söylemlerinde parti yapılanmasından örgüt olarak söz ettiler.
Siyasi literatür de, partilerin durdukları yeri belli edecek bu kelimeler üzerine gelişti.
O nedenle…
Yakın zamana kadar siyasi partinin yerini belirlemek için kullandığı literatüre bakılır ve vurgu yaptıkları kelimelerle de siyasi çizgileri bilinirdi.
Görünen o ki…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi hem siyasi literatürü, hem de partilerin ideolojilerine göre belirledikleri siyasal, sosyal ve ekonomik politikalara yeni bir düzen getirdi.
Öyle ki…
Milli Görüş siyasetinin içinden doğan, kısa sürede büyüyüp iktidar olan ve çok hızlı şekilde de kitle partisine dönüşen AK Parti izlediği politikalarla bazen sol bir parti gibi davranıyor, bazen liberal bir parti özellikleri sergiliyor, bazen de merkez sağ bir parti olarak hareket ediyor.
Örneğin…
Yoksullara yardım amacıyla yapılan aslında sol bir partinin sosyal uygulamalarını yansıtıyor. Ama Avrupa Birliği hedefi ve dünya ilişkilerinde izlenen küresel politikalarla liberal bir partiye dönüşüyor.
Bir yandan da…
Menderes’e, Özal’a sahip çıkan yaklaşımlarıyla merkez sağın temsilini üstleniyor.
Tüm bunların yanında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son konuşmalarına bakıldığında, söylem literatürünü de değiştirdiğini görmek mümkün.
Çünkü…
Konuşmalarında artık sağ partilerin literatüründeki teşkilat kelimesini kullanmıyor. Onun yerine sol partilerin jargonunda yer alan örgüt kelimesini tercih ediyor.
Oysa…
Yakın süre öncesine kadar örgüt denildiğinde daha başka özel yapılanmalar akla geldiği için sağ partilerin liderleri ve sözcüleri bu kelimeyi kullanmaktan özellikle kaçınırlardı.
Abartı mı olur, yoksa paranoya mı kabul edilir bilemiyoruz ama akla da şöyle bir soru geliyor:
Demokrat Parti’nin bugünkü durumuna bakarak merkez sağı kendine kattığı yorumları yapılan AK Parti acaba önümüzdeki süreçte merkez solu da bünyesinde toplamayı mı hedefliyor?
Yoksa…
Başbakan Erdoğan’ın son söylemleri ve literatürü 2011 genel seçimine yönelik yeni bir siyasi hedefin ipuçlarını mı veriyor?
Bir soru daha.:
Eğer böyle bir proje doğrultusunda söylemler değişiyorsa, MHP bunun neresinde?
Soruları çoğaltmak elbette mümkün ama içinden çıkmak pek mümkün değil galiba.
En azından, şimdilik…

Mitinge katılım tartışmalarına AK Parti İl Başkanı Yalçın son noktayı koydu: Bizim açımızdan tatminkârdı

Eylül 17, 2010

Referandum bitti ama tartışmaları henüz bitmedi… 12 Eylül’deki halkoylaması öncesinde Bursa’da tartışma konusu olan konulardan biri de, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Şehreküstü Meydanı’nda yapılan AK Parti mitingiydi.
Mitingi…
Bu sayfalardan “AK Parti referandum çalışmasındaki başarısını meydana yansıtamadı, Şehreküstü’deki en zayıf mitingini yaptı” başlığıyla aktardık.
Yazımızda da..
Diğer partilerin mitinglerinden büyük olmakla birlikte, Erdoğan’ın 7 Eylül’deki mitingini AK Parti’nin Şehreküstü Meydanı’nda bugüne kadar yaptığı mitinglerin en az katılımlısı olduğunu vurguladık.
Aynı tespiti…
Yerel gazetelerde köşe yazan meslektaşlarımız da aktardılar. Yani, mitinge katılımın zayıflığı konusunda Bursa’daki gazeteciler arasında ilk kez konsensüs sağlandığı yazılan gözlemlerden ortaya çıktı.
Buna karşın…
AK Parti Bursa İl Başkanı Sedat Yalçın, 7 Eylül mitinginin yazıldığı gibi zayıf olmadığı görüşünde.
Düzenlediği basın toplantısında, referandumla ilgili genel ve yerel değerlendirmeler yaparken, konuşmasının bir bölümünde de miting kalabalığı ile ilgili görüşlerini açıkladı.
Konuşmasında…
“Çok acıdır ki basında 5 binden tutun da 8 bine, 10 bine varan gerçek dışı rakamlar ortaya atıldı. Bu mitingin 2007 mitinginden kötü olduğu söylendi” dedi ve şöyle devam etti:
“Başbakan miting meydanını mahşeri kalabalık olarak tanımladı. Bizim açımızdan kalabalık tatminkârdı. Ancak güvenlik nedeniyle meydanın bazı bölgelerinde oluşan boşluklar sanki vatandaş gelmemiş de meydan boş kalmış gibi algılandı.”
Bu noktada…
Yalçın da eleştirenleri eleştirdi:
“Bilinmeli ki bunlar, daha önce de söylediğim gibi gazeteci arkadaşlarımızın gördükleri değil, gönüllerinden geçen rakamlar. Çünkü bizim elimizde Emniyet’in vermiş olduğu rakamlar mevcut. Her açıdan çekilmiş fotoğraflar da kanıtlıyor ki, bu miting 2007 mitingini aratmadı.”
Şunu da ekledi:
“Üstelik o günün iş günü, ramazan ayının son günleri olmasına ve iftar vaktine çok az zaman kalmasına rağmen meydanda coşkulu, heyecanlı bir kalabalık vardı.”
Ardından…
Miting sonrası Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’ndeki iftarla ilgili şunu aktardı:
“Miting gününün akşamı Bursa’da bir ilk olan 2 bin 500 kişilik iftar programı gerçekleştirdik. Başbakanımız hem teşkilatımızla, hem sivil toplum örgütlerinin, hemşeri derneklerinin ve iş dünyasının temsilcileriyle buluştu.”
Üzerinde durduğu nokta ise şu:
“Profesyonel şirketlerin ancak üstesinden gelebilecek olan büyük katılımlı organizasyonun sadece il teşkilatımız tarafından gerçekleştirilmiş olması bile Bursa’nın Başbakan’a küsmediğinin yanıtıdır.”
Son yorumu ise şöyle oldu:
“Bursa’nın kime küstüğünün cevabı ise 12 Eylül günü sandıktan çıkan sonuçlarda mevcut.”

Türkiye genelindeki evet oyları, anketlerin tahminlerinden neden daha fazla çıktı, şimdi neler olabilir?

Eylül 12, 2010

Referandumun sonucu artık belli oldu: Türkiye genelinde yüzde 58 evet, yüzde 42 hayır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da sonucu gördükten sonra ilk açıklamasını yapıp herkese teşekkür etti.
Şöyle ilginç bir nokta var…
Referandum propaganda döneminin sonlarına doğru Başbakan Recep Tayyip Erdoğan miting meydanlarındaki söylemlerini sertleştirdi ve agresif bir hamle yaptı.
Bu söylem…
O süreçte yayınlanan kamuoyu araştırmalarında evet ve hayır oyları arasında yüzde 2-4 fark gösteren anketler nedeniyle kamuoyunda “hayırların öne geçtiğini gördüğü için sertleşti” şeklinde algılandı.
Buna karşın..
“Erdoğan referandumda yüzde 60’ı gördü, bu oranı daha yukarı çekebilmek için son olarak sert bir hamle yapıyor” diyenler de oldu.
İkinci tezi savunanlar, bu akşam alınan sonuca göre haklı çıktılar.
Fakat…
Yayınlanan ve evetlerle hayırlar arasındaki farkı 2-4 puana kadar indiren anketler ciddi bir şekilde yanılma gösterdi.
Bu noktada…
Şunu vurgulamak gerekiyor:
Yapılan anketler arasında, yine bir Bursa firması olan Andy-Ar açıkladığı “yüzde 57.4 evet, yüzde 42.6 hayır” sonucuyla en isabetli anketi yapmış oldu.
Peki…
Diğer anketlerin yüzde 6’ya varan sapmalarını nasıl değerlendirmek gerekiyor?
Bu soruya…
İki değişik bakış açısından cevap vermek mümkün:
Bir…
Vatandaş referandumda “evet oyu vermeyi” düşündüğü halde çevre baskısı çekincesi nedeniyle anketler için sorulduğunda “hayır oyu vereceğini” söylemiş olabilir.
İkincisi…
MHP kesin kararlı ve sert söylemle hayır oyu kampanyası sürdürmüş olmasına karşın, referandumdaki anayasa değişikliği oylaması 12 Eylül’le hesaplaşma çizgisine takılıp kaldığı için, o süreçte mağdur olan eski Ülkücüler ve MHP seçmeni sandık başına gittiklerinde evet oyu vermiş olabilir.
Aslında…
Bu ikinci şıkkı değerlendirmek için, son genel seçimde MHP’nin etkili olduğu illerdeki sonuçlara bakmak gerekiyor.
Oralara bakıldığında şaşırtıcı bir durum ortaya çıktığı görülüyor.
Örneğin…
Devlet Bahçeli’nin memleketi olan Osmaniye ile bugüne kadar MHP’nin kalesi bilinen Yozgat’ta referandum sandıklarından evet oyu çıktı.
Bu sonuç da…
MHP seçmeninin sandık başına gittiğinde Genel Merkez’in beklentisinden farklı oy kullandığı anlamına geliyor.
İşte…
Anketleri şaşırtan etkenlerden biri bu olabilir.
Bununla birlikte…
Sonuçların belli olduğu dakikalarda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Türkiye’nin karanlık bir sürece girdiğini” söyleyip “erken seçim” istemesi çarpıcı bir çıkış oldu.
Özellikle…
Erken seçim istemesi daha da ilginç bir çıkış oldu. Referandumdan hayır oyu çıkmış olsaydı bu sonucu hükümet açısından güvensizlik görebilirdi ama bu sonuç kendi yürüttüğü kampanya açısından pek başarılı gibi durmuyor.
Çünkü…
Yapılan ilk değerlendirmelerde, eski ve yeni genel başkanları oy kullanamadığı için hayır oyu veremedikleri CHP ile birlikte doğrudan adres olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için de “referandumun kaybedeni” yorumu yapılıyor.
Nitekim…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da sonuçları değerlendirdiği konuşmasında doğrudan Bahçeli’yi hedef aldı, hatta MHP tabanına hedef bile gösterdi.
Sonuç olarak…
Sandıktan çıkan sonuca bakarak ilk gece şunu söyleyebiliriz:
Referandumdan evet çıkması, bu cepheye liderlik eden AK Parti ve lideri Recep Tayyip Erdoğan açısından yola devam anlamına geliyor.
CHP ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP ve lideri Devlet Bahçeli’yi ise sorgulama süreçleri bekliyor.
Referandumdan başarılı çıkan bir parti ise Barış ve Demokrasi Partisi oldu.
Çünkü…
BDP, etkili olduğu Doğu ve Güneydoğu illerinde boykot kararını tam uyguladı ve seçmenini sandığa göndermedi.
Bu durum…
Az katılımın yüksek oranda evet oluna dönüşmesi sonucunu getirmesine karşın, bir partinin seçmeni üzerindeki etkisini göstermesi bakımından önem tayıylor.

Başbakan 3 gün önce Bursa’nın huzurundan söz etti BDP mitinginde kafa karıştıran provokasyon gibi olay yaşandı

Eylül 10, 2010

Haberi duyduğumuzda, gözlerimizin önünden de aklımızdan da pek çok şey geldi geçti. Açıkça söylemek gerekirse, yaşanana bir anlam verebilmek hiç de kolay değil.
Düşünün…
Ülkenin batı kentlerinde diğer siyasi partiler gibi yaygın örgütlenme yapamayan BDP, referanduma yönelik boykot kararını partililerine duyurmak için Bursa’da miting düzenliyor.
Ajansların haberlerinde aktarılanlara göre, mitinge yaklaşık 500 kişilik bir topluluk katılıyor.
İşte…
Bu miting sırasında, kürsüde konuşmakta olan BDP Milletvekili Akın Birdal yumruklu saldırıya uğruyor.
Sonra da…
Alandaki partililer ellerindeki sopalar ve taşlarla saldırganı linç etmeye çalışıyorlar. Topluluk bir yandan da polislere yöneliyor.
Akın Birdal adına üzüldük.
Yıllarca insan hakları alanında verdiği insancıl mücadelesiyle bilinen, geçmişte Ankara’da uğradığı silahlı saldırı nedeniyle ağır yaralanıp günlerce yaşam mücadelesi veren Birdal’ın bugün Bursa’da yumruklu saldırıya uğramasını kesinlikle kınıyoruz.
Ancak…
Bu olayda aklımızın almadığı bazı noktalar var.
Örneğin…
Bir partinin mitingi sırasında o partinin karşıt görüşünde bir kişinin gelip kürsüye kadar ulaşması ve kürsüde konuşanı yumruklamayı başarması hiç de normal bir olay gibi gelmedi bize.
Dahası…
Mitingdeki saldırının, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin Şehreküstü Meydanı’ndaki mitinginde yaptığı konuşmada Bursa’nın huzurundan söz edip, İnegöl’de yaşanan olayları tamamen provokasyon olarak tanımlamasından üç gün sonra yaşanması bize anlamlı geldi.
Yine…
Aynı bağlantının devamı olarak, Başbakan’ın söyleminden 3 gün sonra, referandumdan da bir gün önce Bursa gibi Anadolu’nun her köşesinden, Balkanlar’dan ve Kafkaslar’dan gelen insanların huzur içinde yaşadığı bir kentte, hem de bayram günü gerçekleşmesi kafamızı daha da karıştırdı.
Kürsüye çıkıp Birdal’ı yumruklayan kişinin ne kadar gözü kara olursa olsun, meydanda toplananların kendisine saldıracağını bilmemesi düşünülemez bile.
Bu sorular arasına…
Bursa’da miting yapacak kadar kalabalık toplayamayacağını bilmesine karşın BDP’nin referandumdan bir gün önce ve bayram günü gelip miting yapmasını, üstelik Güneydoğu illerinde boykot kararının yumuşadığına dair haberlerin medyada yer aldığı bir süreçte Bursa’da boykot çağrısı içeren miting organize etmesini de anlamak hiç kolay değil.
Açıkça söylemek gerekirse…
Gökdere Meydanı’ndaki mitingde kafaları karıştıran provokasyon gibi saldırıdan çok rahatsız olduk.
Bu noktada…
Bursa’da yaşayanlar olarak bugüne kadarki sağduyulu ve soğukkanlı yaklaşımlarımızı korumalı, referanduma artık saatler kala tahriklere kapılmamalıyız.
Bursa’da huzurlu bir şekilde, el ele ve omuz omuza yaşadığımızı herkese göstermeliyiz.

Seçim Kurulu’nun toplatma kararı verdiği AK Parti afişlerine işlem yapılmamasına MHP tepkili: Not ettik

Eylül 9, 2010

Gelişmeyi bu sayfalardan duyurduk… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla salı günü gerçekleşen AK Parti mitingine davet için kentin değişik yerlerine “Recep Tayyip Erdoğan geliyor, Bursa evet diyor” yazılı afişler asıldı.
AK Parti İl Başkanlığı tarafından hazırlanan afişler için MHP Osmangazi İlçe Başkanlığı tarafından Osmangazi İlçe seçim Kurulu’na itiraz edildi. Seçim Kurulu da seçim yasasına muhalefetten bu afişlerin toplatılmasına karar verdi.
MHP Osmangazi İlçe Başkanı Adem Dönmez kararı duyururken, ilgili makamların duyarlı davranmaları uyarısı yapmıştı.
Fakat…
Seçim Kurulu kararına karşın afişlerin toplatılmadığını görünce bu kez tepki gösteren bir açıklama yaptı.
Kendilerine kaçamak cevaplar verildiğini ifade eden Dönmez, toplatma kararı verilen afişlere hiçbir işlem ve müdahale yapılmamasını hukuksuzluk olarak yorumlarken, kendi başlarına gelen bir başka pankart olayı hakkında bugüne kadar gündeme taşınmamış bir açıklama yaptı:
“12 Eylül referandum çalışmalarına yönelik görüşümüzü vatandaşa duyurabilmek için MHP Osmangazi teşkilat binamıza astığımız ‘Sen açıldıkça analarımız ağlıyor, açılım anayasasına hayır’ yazılı pankart için hiçbir mahkeme kararı olmamasına karşın 1 saat sonra müdahale edildi. Hatta gece saat 02.00’de teşkilat binamıza gelinerek pankartın indirilip indirilmediği kontrol edildi.”
Sonra da…
Şunu sordu:
“Bizim astığımız pankarta karşı bu kadar duyarlı davranan Bursa bürokrasisine sormak istiyoruz: 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun hükümleri yalnızca muhalefet partileri için geçerli de bizim bundan haberimiz mi yok?”
Ardından…
Hem bir çağrı, hem de bir anımsatma yaptı:
“Bizim Milliyetçi Hareket Partisi teşkilat mensupları olarak devletin tüm kadrolarından beklentimiz ve dileğimiz, 73 milyon yüce Türk milletinin her ferdi ve kurumuna eşit mesafede ve eşit uzaklıkta olmalarıdır. Unutulmamalıdır ki bu gün göz ardı edilen hukuk bir gün herkese lazım olabilir.”
Bir de…
Bürokrasiye yönelik uyarısı oldu:
“Her zaman tekrarladığımız gibi, maksimum yaşam süresi 8 ay olan AKP iktidarının üyeleri Yüce Divan’da yargılanırken, bugün karar merciindekilerin de bilmeleri gereken, her şeyin bugünden not edildiğidir.”

AK Parti’nin “Bursa Evet Diyor” afişlerine MHP itirazıyla Seçim Kurulu’nun toplatma kararı verdiği ortaya çıktı

Eylül 8, 2010

Herkesin Şehreküstü Meydanı’nda AK Parti’nin final mitingine odaklandığı bir ortamda gözlerden kaçan önemli bir gelişme olduğu ortaya çıktı.
O gelişmeyi de…
MHP Osmangazi İlçe Başkanı Adem Dönmez’den öğrendik.
Buna göre…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla yapılan AK Parti mitingine davet amacıyla “Sayın Recep Tayyip Erdoğan geliyor, Bursa evet diyor” afişleri 3 Eylül Cuma gecesi saat 24.00’ten sonra kentin değişik yerlerine asıldı.
Afişleri tespit eden MHP Osmangazi İlçe ertesi sabah, yani cumartesi günü itiraz etmek üzere harekete geçti.
Ancak…
Tatil günü olması nedeniyle Osmangazi İlçe Seçim Kurulu’na 6 Eylül Pazartesi sabahı başvuru yapılabildi.
Başvuruyu görüşen Osmangazi 1. İlçe Seçim Kurulu da 7 Eylül 2010 tarih ve 368 nolu kararla afişler hakkında toplatma kararı verdi.
Doğrusu istenirse…
Kararın miting günü çıkmasına ve mitingden sonra duyulmasına karşın, Seçim Kurulu’nun verdiği karar önemli. Çünkü bugüne kadarki seçim ve referandum kampanyalarında böyle bir gelişme yaşanmadı.
Bununla birlikte…
Afişler hakkında toplatma kararına yol açan başvuruyu yapan MHP Osmangazi İlçe Başkanı Adem Dönmez, gün içinde bazı usulsüzlükler belirlediklerini de açıkladı.
Dönmez’in açıklamasında, Osmangazi Belediyesi’ne devredilen eski Emek Belediye binasındaki dahili anons sisteminden “mitinge gidecekler için otobüsler tahsis edildiğinin duyurulması” da dikkat çekiyor.
Yanı sıra…
Dönmez, miting çağrılarının “Başbakanımızın mitingi” şeklinde yapılmasına da karşı çıktı ve “Bu, AKP’nin mitingidir. Başbakanımızın mitingi denilerek vatandaşların etkilenmesi amaçlanıyor. Oysa kamu kurumlarının meydanlarda kullanımı da seçim yasaklarına giriyor” dedi.
Bu durumu…
AK Parti’nin hukuk tanımazlığı olarak yorumlayan MHP Osmangazi İlçe Başkanı Adem Dönmez şunu söyledi:
“Karar mercilerindekilere hatırlatmak isteriz ki 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun hükümleri sadece muhalefet partileri için geçerli de bizim mi haberimiz yok? Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti olduğuna göre ve AKP de bir siyasal parti olduğuna göre kanunlar önünde eşit statüde olmamız gerektiğini karar mercilerindekiler çok iyi bilmeli ve uygulamalıdırlar.”

Başbakan hızlı tren müjdesi verdi, provokasyona karşı uyardı, Yargıtay Başkanı’na da Şehreküstü'den seslendi: Yüreğin varsa çıkar cübbeni, çık meydana

Eylül 7, 2010

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, referandum mitinglerinin 39. ve son mitingi için Şehreküstü Meydanı’na gelişinde, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in davetlisi olarak Bursa’da bulunan Balkan ülkelerinin Türk kökenli bakan, milletvekili ve belediye başkanları tarafından karşılandı.
Erdoğan’ın yanında; meydanda “Bursa’nın damadı” olarak takdim edilen Devlet Bakanı ve AB Başmüzakerecisi Egemen Bağış, AK Parti Teşkilat Başkanı Ekrem Erdem ile Bursa milletvekilleri ve Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe vardı.
Daha önce…
Miting meydanlarına saatinde gelmesiyle tanınan Başbakan Erdoğan, saat 16.00’da yapılacağı duyurulan miting için saat 17.18’de meydana girerken ilk kez bir miting meydanına bu kadar geç gelmiş oldu.
Saat 17.20’de halkı selamlayan Erdoğan, konukların tanıtımın ardından saat 17.28’de başladığı konuşmasını 64 dakikada tamamladı.
Şehreküstü’deki bu final mitingi aynı zamanda Bursa’da Erdoğan’ın yağmursuz yaptığı ikinci miting oldu.
Başbakan’dan önce tek konuşmayı AK Parti Bursa İl Başkanı Sedat Yalçın yaptı ve “Bursa millet iradesinin en yüksek irade olduğunu hep en iyi şekilde haykırdı” sözleriyle, pazar günü yapılacak referandumda yüksek oranda evet oyu istedi.
Konuşmasında…
Referandum kampanyasında daha önceki mitinglerde olduğu “13 Eylül sabahı Türkiye daha demokratik olacak. 13 Eylül’de AK Parti kazanmayacak, Türkiye kazanacak. 13 Eylül’de Recep Tayyip Erdoğan kazanmayacak 73 milyon vatandaşım kazanacak” diyerek evet oyu verilmesini isteyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir de sürpriz yaptı ve Bursa’ya hızlı tren müjdesi verdi:
“Bilecik-Bursa yüksek hızlı treni ihalesine 18 Ekim’de çıkıyoruz. Bir an evvel ihale sürecini bitirip hemen dozerleri çalıştıracağız. Böylece Bursa Ankara’ya,. Eskişehir’e, İstanbul’a, Sivas’a, Erzurum’a yüksek hızlı trenle bağlanacak. Bursa’ya yakışan bu, biz de yapıyoruz.”
Bu arada…
Bursa’da ülkenin ve Balkanlar’ın dört bir yanından gelmiş vatandaşların yaşadığını anımsatırken “Bursa Anadolu’dur… Bursa’da huzur var, kardeşlik var” dedi ve önemli bir uyarı yaptı:
“Bursa’da yaşayan her bir kardeşimden rica ediyorum. Tahriklere kapılmayınız, oyuna gelmeyiniz.”
Uyarının adını da koydu:
“İnegöl’de yaşanan olaylar kirli bir provokasyondur.”
Ardından…
“Referandumda evet çıkarsa Türkiye bölünür” açıklaması yapan CHP’nin eski genel başkanı Deniz Baykal’a tepki gösterdi ve “Bir kasetle duman oldun gittin, konuşmayacaktım en sonunda konuşturttun” dedi ve ekledi:
“Bunların milli iradeye bakışı bu. Ne yazık ki milli iradeye saygıları yok.”
Sonra da…
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in dün yaptığı ve anayasa değişikliğinin kabulü halinde “yürütmeyle yargının arasının açılacağı” açıklamasına değindi.
“Sen zaten kararını vermişsin” diyen Başbakan Erdoğan, final mitingini yaptığı Şehreküstü Meydanı’ndan Yargıtay Başkanı’na seslendi:
“Yüreğin varsa çıkar cübbeni, çık meydana. Emekliliği bekleme. Dostluk ayrı bu iş ayrı.”

Referandum kampanyasında AK Parti’nin kozu, CHP’nin programı

Eylül 5, 2010

Aslında… AK Parti Bursa İl Başkanı Sedat Yalçın geçen ay Ankara’da yapılan AK Parti İl Başkanları toplantısında önerisini dile getirmiş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da büyük bir dikkatle dinleyip not almıştı.
O toplantıda…
“Referandumda hayır kampanyası yapacak partileri kendi programlarıyla vuralım. Eğer bu partilerin programları incelenirse, referandumda oylanacak anayasa değişiklikleriyle aynı maddeler ortaya çıkacaktır” demişti.
İşte…
Yalçın bu düşüncesini Ankara’da yaptığı öneri olarak bırakmadı, AK Parti’nin Bursa’daki referandum çalışmalarında aynen uygulamaya başladı.
Özellikle de…
Referandumda “evet oyu verilmesi” isteğiyle yaptığı konuşmalarda CHP’nin parti programından alıntılar yapıyor ve bu alıntılarla haftaya Pazar günü oylanacak anayasa değişikliği maddelerini karşılaştırıyor.
Bu noktada…
Referandum kampanyalarında “yargı bağımsızlığı” ile ilişkilendirilen ve kısa adı HSYK olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu ilgilendiren düzenlemeler için şunları söylüyor:
“CHP’nin programının 36. sayfasında HSYK ile ilgili yer alan hükümler, bizim yaptığımız anayasa değişikliğiyle bire bir örtüşüyor.”
Örnek de veriyor:
“CHP programında Adalet Bakanı’nın yetkilerinin kaldırılması, meslekten ihraçlara yargı yolunun açılması, HSYK’nın müstakil bir bina ve bütçeye sahip olması gibi maddeler var. Bunlar aynen referandumda yer alacak anayasa değişikliği paketinde de yer alıyor.”
Şunu da ekliyor:
“Kamu denetçiliği kurumunun kurulması, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının tanınmasıyla bireysel hakların geliştirilmesi de anayasa değişikliği paketiyle CHP programı arasında bire bir örtüşen maddeler arasında.”
Söylediği ise şu:
“Yani, CHP referandum için hayır kampanyası yaparken ortaya koyduğu argümanlarla aslında kendi parti programıyla çelişiyor.”
Bunları söyledikten sonra da Yalçın şunu ekliyor:
“Yani referandum çalışmalarında halktan evet oyu isterken en büyük kozumuz CHP’nin parti programı oluyor. Vatandaşlar da bu karşılaştırmalara büyük ilgi gösteriyorlar.”

Bir soruyla ortaya çıkan durum… Habertürk’ün gazete ve televizyon yayın yönetmenleri arasında savaş mı var?

Ağustos 22, 2010

Yiğit Bulut son dönem yaygın medyanın adından çok söz ettiren ve hakkında çok dedikodu yapılan isimlerinden biri. Yazılarında ve televizyon ekranındaki yorumlarında gözünü budaktan sakınmayan tarzıyla da biliniyor.
CNN Türk televizyonunda yorum yaptığı, Hürriyet gazetesinde yazı yazdığı dönemde sivri çıkışları dikkat çekmişti.
Hatta…
O dönem yazığı Hürriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olan Ertuğrul Özkök’ü eleştiren yazı ve yorumlar yapmıştı.
Sonra…
Doğan Grubu ile yolları ayrıldı, Ciner Grubu’na geçti. Burada Habertürk haber kanalının yayın yönetmenliğini üstlendi. Televizyonda çok sık ekrana çıkması ve çok fazla program yapmasıyla eleştirildi.
Aynı zamanda…
Habertürk gazetesinde de ekonomi yorumları yazmaya başladı.
Hafta içinde…
Habertürk Televizyonu Yayın Yönetmeni olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı konuk etti ve AK Parti Genel Merkezi’nin terasından canlı yayın yaptı.
Ancak…
Bu söyleşide sorularını Başbakan’a soruş şekliyle eleştirildi.
Ertesi gün…
Yani Habertürk televizyonunda Bulut’un Başbakan Erdoğan ile yaptığı söyleşiden bir gün sonra, Habertürk gazetesinin Yayın Yönetmeni olan Fatih Altaylı, günlük köşesinin altındaki “Ne zaman adam oluruz?” başlıklı kutuda şunu yazdı:
“Kemiksiz adamın et yığını olduğunu anladığımız zaman.”
Bunun üzerine…
Bursa’daki Fırat Optik mağazalarının sahibi olan Bursalı İşadamı Yetkin Fırat dikkatini çeken bu yazının ardından görüşlerini öğrenmek için Fatih Altaylı’ya elektronik posta gönderdi.
İletisinin “konu” bölümüne Altaylı’nın “Ne zaman adam oluruz” kutusundan yola çıkarak “Kemiksiz adamın et yığını olduğunu anladığımız zaman yazınıza ithafen” yazdı.
Sonra da…
Merak ettiğini öğrenmek istedi:
“Sayın Altaylı, Genel Yayın Yönetmeni olduğunuz gazetede yazı yazan Yiğit Bulut’un Başbakan’a Ulusa sesleniş programı yaptırmasıyla ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum. Saygılarımla.”
İşte…
Bu elektronik postaya Habertürk gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı’dan tek cümlelik cevap geldi:
“Mailinize başlık olarak yazmışsınız ya…”
Gerçi…
Habertürk’ün gazetesinin genel yayın yönetmeniyle televizyonunun yayın yönetmeni arasında bir soğuk savaş yaşandığı yolunda internetteki kimi medya dedikodusu aktaran sitelerinde haberlere rastlanıyordu.
Ama…
Gazetenin yayın yönetmeni olan Fatih Altaylı’nın, televizyonun yayın yönetmeni olan Yiğit Bulut’u doğrudan hedef alarak “kemiksiz adam” ve “et yığını” diye yazdığı, Bursalı İşadamı Yetkin Fırat sayesinde ortaya çıktı.

Türkiye, asker-sivil ilişkilerinde çok ciddi kırılma yaşadı… Bundan sonrası çok önemli

Ağustos 5, 2010

Süreç başından beri çok ilginç işliyor… Yüksek Askeri Şura çalışmalarına bir gün kala, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanması beklenen komutan, internet andıcı olarak bilinen dava nedeniyle ifade vermeye çağırıldı.
Dava…
Orgeneral Hasan Iğsız’ın hükümet aleyhine kamuoyu oluşturmak amacıyla çok sayıda internet sitesi kurdurduğu iddiasıyla ilgiliydi.
Bunun üzerine…
Yüksek Askeri Şura çalışmaları başlarken, toplantılara başkanlık eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde internet siteleri kurduran Iğsız Paşa’ya terfisi konusunda rezerv koydu ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gelişini engelledi.
YAŞ çalışmalarının ilk kez dördüncü güne sarkması, o dördüncü günde Başbakan’ın toplantılara katılmaması dikkat çekici oldu.
Sonrasında…
Hem Genelkurmay Karargahı’nda, hem Başbakan’ın çalışmalarını sürdürdüğü resmi konutunda, hem de Çankaya Köşkü’nde yoğun bir görüşme trafiği yaşandı.
Saatler akşamdan geceye dönerken ve de herkes büyük bir merak içindeyken Milli Savunma Bakanı alınan kararları Cumhurbaşkanı’na onaylattı.
Onaylanan kararlar açıklandığında da karmakarışık bir durum ortaya çıktı.
Çünkü…
Başbakan’ın rezerv koyması nedeniyle Orgeneral Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanı olarak ataması yapılamadı ve emekliye sevk edildi. Ama asker tarafı da kendi uygulamasında ısrar ettiği için yerine aday göstermedi.
O nedenle…
İlk kez KKK’ya YAŞ’ta atama yapılamadı. O atama yapılamayınca, halen Kara Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Işık Koşaner’in de Genel Kurmay Başkanı olarak ataması yapılamadı.
Böylece…
YAŞ’ta ortaya çıkan sivil-asker güç mücadelesi ilk kez komuta kademesinde boşluğa yol açtı.
Gerçi…
KKK’ya yeni bir komutanın, Genel Kurmay Başkanlığı’na ise Koşaner Paşa’nın atamalarının bugün yapılabileceği konuşuluyor ama tüm bu gelişmeler Türkiye’deki sivil-asker ilişkileri açısından çok ciddi bir kırılma noktası oldu.
Akşam saatlerinde…
Televizyonlarda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk an değerlendirmesine tanık olduk. “Sivil idare teamüllere müdahale etti” dedi.
Oysa…
Kimilerinin inatlaşma kabul ettiği bir sürecin sonunda ortaya çıkan bu durum sivillerin teamüllere müdahalesinden daha öteye bir görüntü veriyor.
O da şu:
Bugüne kadar askerler başta YAŞ toplantıları olmak üzere, kendilerini ilgilendiren konularda kendi kurallarını ortaya koyuyorlar ve sivillerin bu kurallara uymalarını istiyorlardı.
Hatta…
Zaman zaman siyasiler kimi adımlarını askere göre atma gereği duyuyorlardı.
Bu kez…
Askerler kuralı yine koyup uyulmasını istediler ama ilk defa sivil otorite bu uygulamaya itiraz etti ve işleyişi bozan hamle yaptı.
Gerçi…
Türkiye’nin unutamadığı bir başka asker-sivil güç mücadelesi 25 yıl önce Turgut Özal döneminde yaşandı ama bu kez hem sorun oluşturan durum, hem de Erdoğan’ın sergilediği tavır çok farklı.
Aslında…
Askerin direnmesine karşın sivil otoritenin ısrar edip dediğini yaptırması genel anlamda ele alındığında, demokrasiyle yönetilen her ülkede olması gereken sonucun ortaya çıktığını söylemek gerekiyor.
Ne var ki…
Sivil otorite bunu biraz hoyrat şekilde gerçekleştirdi.
Örneğin…
Kuvvet komutanlığına gelecek paşanın YAŞ toplantısından bir gün önce ifadeye çağırılması, sert yaklaşımın en somut yansıması oldu. Yargının bağımsızlığı elbette önemli ama böyle bir davanın daveti daha önce yapılabilirdi.
O nedenle…
Son dakika gelen tebligat, sivil otoritenin karşısında askerlerin hazırlıksız yakalanmalarına yol açtı. Dolayısıyla çıkan sonuç askerler için rencide edici oldu, ilk kez bu denli çaresizliği yaşadılar.
Bu saatten sonra asker-sivil ilişkilerinin nasıl gelişeceğini tahmin edebilmek kolay değil. YAŞ toplantılarından planlanmış sonuçları çıkaramayan askerlerin genel yapıları böyle bir olayı unutup geçmelerine pek elverişli değil.
O nedenle…
Bundan sonrasında neler olabileceğini, onların da ne zaman ve nasıl olabileceğini çok dikkatli izlemek gerekiyor.
Buna karşın…
24 Nisan 2007’de Genelkurmay’ın gece yarısı internetten yayınladığı e-muhtıra için de tepki gösterip “dik duruş” sergileyen hükümet ve dolayısıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tam da referandum sürecinde ve hemen arkasından gelecek seçim sürecinin öncesinde “askerin dayatmasına dik duran demokrasi kahramanı” olarak meydanlarda tanıtılacak.
Tanıtılmanın ötesinde…
Erdoğan önümüzdeki süreçte taraftarlarını ve tabanını daha da sağlamlaştırdı ki yakın geleceğin siyasi şekillenmesi açısından çok önemli bir avantaj elde etti.
Yani…
Bugün YAŞ toplantısından çıkmayan sonuç, meydanlarda Erdoğan’a çok ciddi bir şekilde siyasi prim olarak yansıyacak.
Tabii…
Bu söylediklerimizin öngörülebilir gelişmeler olduğunu eklemekte yarar var.